23 Ekim 2016 Pazar

Vampiler Büyük Adadamı


Vampir kültürü Babil'den kalan örneklere dayanır ve yüzyıllar boyunca değişimini inceleyen kapsamlı folklorik tarihsel araştırmalara konu teşkil eder. Kan emme ve öldükten sonra dirilme efsaneleri Ortaçağ’da fazlaca yayılmıştır.

Vampir varlığına inanan bilim insanları vampirlerin kendilerince belirlenen özelliklerini şöyle özetler ;
Acıyı en az düzeyde hissederler,
Vücutlarında özelliklede yüzlerinde çürüğe dayalı hafif çukurluklar ve izler bulunur,
Göz renkleri sürekli değişim içindedir ve iki göz asla aynı renkte bulunmaz.
Beklenmedik zamanda, fark edemeyeceğiniz kadar hızlı ve bir o kadarda güçlü tepkiler verebilirler.
Ten ısıları sürekli değişiklik içindedir.genellikle soğuktur.
Gün ışığından etkilenmezler ama popüler kültürde tam tersi bir etki yaratılmıştır .
Düşünce okuyabilirler bu nedenle onlara karşı koymak imkânsız gibidir.
Zekalarını ve güçlerini asla bir kitlenin anlayacağı bir şekilde dışarıya vurmazlar.
Bahsedildiği gibi köpek dişleri kurbanlarının boyun damarlarını ısırmak için ilgi çekici büyüklüktedir.

Osmanlının son dönemlerinde de korkunç bir vampir vakası vuku bulmuştur. Büyükada da yaşanan bu olayın bazı kanıtları hala Atina’daki Saray Müzesinde sergilenmektedir.

Yıl 1805 Osmanlı Devleti’nin başında III Selim var. Avrupa’da Napolyon bonapardın orduları hızla ilerlerken Osmanlı Devleti de Rus Çarlığı Desteğinde ki İngiltere ile savaş halindedir. Osmanlı ülkesi Müslüman teba için ne kadar çekilmez haldeyse gayri müslim teba için o denli güzeldir. Şöyle ki imparatorlukta askere sadece Müslümanlar alınmakta oluşan piyasa boşluğunda ise ticaret Yahudi, ermeni ve rum asıllı Osmanlı vatandaşlarının eline bırakılmaktaydı.

1805 Yılının ağustosunda Prens takım adalarının en büyüğü olan büyük ada da zengin bir kuyumcu eşrafının çocuğu olan yorgo çocukluk arkadaşı manolis ile sandalla yüzmek için açılırlar. Sanal durmadan kıyıdaki kayalıklara atlayan manolis başını kayaya çarpar ve beyin kanaması geçirerek ölür. Aradan bir süre geçtikten sonra Yorgo bir gece yarası manolisi büyük ahşap evlerinin bahçesinde gördüğünü iddia eder fakat bu sözü dikkate alınmaz. Bir süre sonra ada sakinleri ahırlarında bulunan hayvanlarını boğazları parçalanmış olarak bulmaya başlar. Bunun sebebi vahşi bir hayvan olabileceği düşünülür, fakat bu tür bir eylemi gerçekleştirecek kadar büyük bir hayvan büyük ada da yaşamamaktadır.

layı seyreden birkaç ay içerisinde adada ikisi kadın 3 genç ortadan kaybolur, ada sakinleri arasında kızların İstanbul da Müslüman sevdikleri olduğu ve onlara sandalla kaçtıkları söylentisi yayılır. Ancak çok geçmeden bunun böyle olmadığı anlaşılır. Ada sakinlerince bugünkü rum yetimhanesi civarındaki ormanlarda zaman zaman gençler görülür. Bunun üzerine gençleri aramak için 15 – 20 kişilik bir grup oluşturulur. Ormanlar tarumar edilir gençlere ait elbise parçaları ayakkabılar bulunsa da ölü yada diri kimseye rastlayamazlar. Ardından geçen günlerde adanın nisbeten daha tenhalık bir kısmında oturan yaşlı bir çift boğazları parçalanmış halde bulunur.

Bu olay Ada’da büyük bir infial başlatır. Adalılar dönemin önde gelen ortadoks din adamından bir açıklama yapmasını bu olayın ne olduğunu ve nasıl durdurulacağını insanlara anlatmasını ister. Görevli vaizse konuyu Yunanistan’daki yüksek Ortodoks kilisesine danışacağını söyleyerek zaman ister. Vaiz Yunanistan’a gönderdiği mektupta tüm detayları açıkça anlatır fakat bu arada aynı şekilde iki kişinin daha cesedi bulunur ada’da Yunanistan’a ulaşan mektup dikkatle incelenir konunun bir vampir olayı olduğu düşünülür ve vampirlere karşı nasıl mücadele edilmesi gerektiğini anlatan detaylı bir mektup ve bir vampir kiti gönderilerek vaize cevap verilir.

[Resim: rEb4AN.jpg]

Vampir Öldürme kitleri 18. yy başlarında özellikle Doğu Avrupa ve Karpatlar da yaygın olarak kullanılmıştı. O dönemde özellikle Doğu Avrupa ülkelerinde bir vampir istilası olduğu söylentileri yaygın olduğu için özellikle bunun için seyahat eden vampir avcıları için üretilmiş nadir bir kitti. İçinde olan silahlar , kutsal ürünler ve kitaplar bir vampiri tanımlamak ve onu yok etmek için yeterli ürünlerdi. Peki nedir bunlar ve ne işe yararlar

[Resim: 1NAb1p.jpg]

Ahşap kazıklar ve tokmak: Bu kitlerin beklide olmazsa olmazı ve en önemli parçasını ahşap kazıklar ve tokmaklar oluşturur, kazığın yapıldığı ağaç, bazı kültürlerde farklılık gösterirken , bazende etkisini arttırmak için kazığın sivri ucuna sarımsak solüsyonu sürülür yada gümüş başlık çakılırdı. Bazende haç formunda hazırlanırdı. Basit bir işlem gibi görülse de aslında iki büyük göğüs kemiğinin arasına ya da birden fazla kaburganın kırılması ile kalbin içinde bir delik açılmasıyla işlem son buluyordu. Çok kanlı olan bu işlem aslında vampir öldürme ritüelindeki bitiş noktasıydı.

[Resim: aXZv45.jpg]

Gümüş bıçak yada gümüş mermiler:
 Aynı zamanda kurtadam ritüellerinde de kullanılan bu iki nesne. Vampirleri yaralamak ve onları güçsüz düşürüp öldürmek için atılan ilk adımdı. Fakat kullanılan gümüşün saf ve katkısız olması gerekliydi.

[Resim: 7AGJOW.jpg]

Haç: Vampir olduğundan kuşkulanan kişilere gösterilip tepkilerine göre anlamak ve onları uzak tutmak için kullanılırdı. Fakat çok güçlü vampirler karşısında işe yaramadığı söylenirdi.

[Resim: PQbdR9.jpg]

Kutsal Kitap: Vampirleri uzak tutup onların içindeki kötü ruhu savmak ve rahatsız edip ,güçsüz düşürmek için kutsal pasajlar okunmak için kullanılırdı.

[Resim: kEPz3W.png]

Vampir şişeleri: Bu şişelerin içinde vampir avında kullanılan ve onu güçsüz düşürecek bazı tozlar ve kanlar bulunurdu, bunlar

[Resim: VEJnlB.jpg]


Kükürt
Kutsal Su
Sarımsak tozu
Vampir Kanı
Ölü Kanı
Kurtboğan Çiçeği Tozu
Gümüş Tozu
Vampir Külü

[Resim: 5YOld5.jpg]

Büyük pala yada hançer: Öldürülen vampirlerin bazen geri dönmesini önlemek için kafasını kesmek için kullanılırdı.

[Resim: WbOvEQ.gif]

Vaiz mektubu ve kiti aldıktan sonra durumu tüm gerçekliği ile ada halkına anlatmanın onları korkutup adadan kaçıracağını ve adanın tamamen Türkler’e kalacağını düşünerek mektuptaki bilgileri sadece belli başlı kişilerle paylaşmaya karar verir. Ada’nın güçlü kuvvetli gençlerin den bir ekip kurulur. Ormanlar yeniden aranıp taranmaya başlar günler süren aramalar sonucu yine bir netice alınamaz. Bir süre sonra Pazar ayininden evine dönerken kestirme yolu kullanmak isteyen bir adam ormandaki patika yola sapar ve saldırıya uğrar. Saldıran kişi ise Manolis’tir orada devriye gezmekte olan Osmanlı zaptiyesi ve yetişen diğer halkında yardımı ile güçlükle elleri ayakları bağlanarak ada karakolunda nezarethaneye konulur. Bu arada Manolisin hortladığına dair adada söylenceler başlar.

Osmanlı Devleti savaş halinde olduğu için adada görevli sadece iki zaptiye vardır onlarda ne yapacaklarına karar veremeyerek durumu istanbuldaki Zaptiye amirine bildirirler zaptiye amiri daha önce istanbul’da ada hakkında bazı dedikodular duymuştur fakat resmi kaynaklardan gelen bu rapora hayret eder ve durumu dönemin şeyhülislamı Zenbilli Ali Efendiye bildirir bu sırada Manolis nezaretin küçük demir penceresini parçalayarak kaçar. Vaiz önderliğindeki ada halkı ada mezarlığına giderek Manolisin mezarını açarlar ancak Manolisin tabutunun boş olduğunu görürler tabutun parçaları eski bir roma geleneği uyarınca , vampirin yaşarken ait olduğu aileye musallat olmaması için Manolisin babası tarafından evlerinin kapısının üzerine çakılır. Günümüz de Karadağ sokakta bulunan bu ev restore edilerek boyanmış olmasına rağmen tabutun parçaları halen görülebilmektedir. Manolis ve diğer gençlerin ise vaiz ve ekibi tarafında bulunup öldürüldüğü düşünülmekte olsa da bu konuya dair bir bilgi veya belgeye rastlanamamıştır. Konu ile ilgili daha başka bir bilgi bulunmaz ve tarihin gizemli tozlu raflarına kaldırılır.

İnanılmaz bu tarihsel olaya biraz daha yakından bakacak olursak, bazı olayların bu konuyu destekler biçimde ilerlediğini ve bazen de olayın gizemini sürdürdüğünü görebiliriz. Bunlara sırası ile bakarsak

Vaizin Yunanistan’daki patriğe yazdığı mektup hala Yunanistan Atina daki daha sonra müze olan sarayında sergilenmektedir. Mektubun orjinali 20 sayfa olup ,bizim elimizde sadece 2 sayfalık kopyası bulunmaktadır.

[Resim: A3lM6q.jpg]

Manolisin babası tarafından evlerinin kapısının üzerine çakılan tabut parçasının olduğu ev Hristos Manastırı'nın olduğu alana çıkan sokaklardan birinde bulunmaktadır. Hristos Manastırı'nın Bizans'daki varlığı, Mikhail 1 Comnenus döneminin 1158 tarihli bir kaydına dayandırılır. Ayrıca manastır 18yy. ortalarında detaylı bir restorasyon görür bu restorasyonu yapan kişinin ise Kont Moris Bostari olduğu rivayet edilmektedir.

Kont Moris Bostari gerçekten ilginç ve gizemli bir kişidir. Avrupa’da çoğunlukla da, Macaristan ve Romanya’da kiliseler ve dini yapılar inşa etmiştir. Bu iki ülke de tarihinde pek çok vampir söylencesi ve efsaneleri olması ile bilinir. Kont Moris Bostari’nin bu olay ile olan ilgisi ise ada da kaybolan gençlerin genellikle rum yetimhanesi civarında görülmesidir. 1898 yılında Bu yetimhaneyi yapan şirketin başındaki kişi Kont Moris Bostari dir. Bu yetimhane 5 katlı bir otel olarak inşa edilmiş ancak Kont Bostari, oteli açmak için izin alamayınca otel satılığa çıkmış ve hayırsever bir Rum olan , Elini Zafiri oteli satın almıştır. Yetimhanenin bulunduğu yere biraz dikkat edersek, ada içinde bir otel için fazla uzak ve sarp bir yerdedir. Sahile yakın ve manzaralı pek çok yer varken, ada halkından uzak ve sarp bir noktada, tabiri caizse gözlerden uzak bir yerde bu otelin yapılmasının nedeni acaba vampirler için bir toplantı ve barınma yeri mi oluşturmaktı? Kont Moris Bostari ile ilgili detaylı bilgilere ulaşmak istesek de tıpkı bir hayalet gibi neredeyse isimsel bir kişi görülmektedir. Günümüz de internet de aradığımız her şey hakkında yüzlerce sayfalık bilgilere ulaşsak da. Bu gizemli kont hakkında yazılan iki üç cümleyi geçmemektedir. Sanki onunla ilgili her bilgi saklanmış yada silinmiştir. Fakat ulaşılan en önemli bilgilerden biri Kont Moris Bostari’nin aforoz edilmesidir. Kiliseler,manastırlar dini yapılar yapmakla ilgilenen bu kişinin ne gibi büyük bir günah işleyip de aforoz edildiği ise bilinmemektedir.

Fenerbahçeli efsane futbolcu Lefter, çocukluğunu Büyükada da geçirmiş ve oraya defnedilmiştir. Hayatını ve anılarını anlattığı kitaplarda ve yazılarda şu nokta dikkat çeker , efsane futbolcu çocukken yaramazlık yaptığı vakit, büyükleri tarafından vampirler gelir seni götürür diye korkuturmuş. Bu noktada ada gibi kapalı sayılabilecek bir ortamda ve toplumda çocukları korkutmak için vampir söylemi nerden çıkmıştır? Genelde çocukları korkutmak için kullanılan ve evrensel sayılan ve her toplumda farklı isimle bilinen öcü-hortlak yerine. Daha korkutucu oldukları düşünülen vampirler kullanılmıştır? Ve neden bunu sadece adada bulunan kesim kullamıştır. Çünkü anakara yani İstanbul da bu tür bir söylem kullanılmamıştır ?

Söz edilen mezarlık çoğunlukla kapalı halde durmakta ve çok özel izinler ile defin kabul edilmektedir. Vampire ait olduğu söylenen mezarın ise uğursuzluk ve geri dönmesinden korkulduğu için tahrip edilip, yok olduğu söylenmektedir.

İlginç olan ve kayda değer önemli başka bir şeyde .Nedeni tam olarak açıklanamasa da, emniyetin istatistiklerine göre İstanbul ilçelerinde en çok kaybolma vakası büyükadada olmakta .

Beklide onlar hala aramızda…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder